İki Fuarın Ardından

 

Bu yıl önce 6. Denizli Kitap Fuarına, ardından Acıpayam 2. Kitap Günlerine katıldım. Her iki fuarda da iki gün yerel yazarlara ayrılan standlarda oturup gözlem yaptım. Memleketimin şair ve yazarlarıyla sohbet ettim. İş güç arasında vakit bulup yanımıza gelen eş dost, tanıdık okuyucu - ve az da olsa ilk kez tanıştığımız okuyucuyla - muhabbet ettik.

Lise yıllarımdan beri kitap fuarlarına giderim fırsat buldukça. Öğrenciyken, yani geçen asrın sonlarında daha heyecanlı oluyordu fuarlar. O zamanlar fuara katılan yayınevleri büyük indirimler yapardı. Birçok yayınevini, zengin kitaplığıyla bir arada görmek müthiş bir deneyimdi. Henüz internetten alışveriş yapmak, dolayısıyla kitap almak icat edilmemişti.

O zamanlar da sanırım bazı fuarlarda mahalli yazarlara stand ayrıldığı olurdu ama ben pek oralara uğramazdım. Hatta hızlı geçerdim önlerinden. Bir yazarla konuşmak sonra onun bizzat sattığı kitabı almak ayıp gibi gelirdi bana. Konuşup, dinleyip kitabını almamak daha büyük ayıp olmalıydı. Çocukluk işte. Bir de bütçe sınırlı, önceden almayı planladığım kitaplar, takip ettiğim yazarlar, yayınevleri var.

Onun için fuarda mahalli yazar sıfatıyla beklerken neredeyse sadece tanıdıkların yanıma gelmesini olgunlukla karşıladım. Bu benim de yaptığım bir şey. Elbette bir önyargı da olabilir gençlerde, çocuklarda ve tamamen haksız sayılmazlar. Ulusal çapta yayın yapan yayınevlerince basılmamış kitaplar, mahalli yazarların yazdığı şiirler daha basit, amatörce şeyler olmalı diye düşünüyorlardır belki. Hep öyle olmaz ama...

Yazıyla ilgilenen biriyle tanışmak, biraz da onun metinleriyle tanışmak demektir. Günlük hayatta tanışıyoruz biriyle, bir ilişkimiz oluyor, belki komşuluk, belki mesai arkadaşlığı... Stantlarda da yazar şair hemşerilerimle tanışıyorum. Sadece günlük konlardan konuşmuyoruz elbette, edebiyattan, yazıdan da konuşuyoruz. Daha yakından tanışmak için birbirimizin metinlerine bakmamız, yazdıklarını okumamız lazım. Özel bir çaba sarf etmeden, daha çok standda yan yana oturduğumuz bazı arkadaşların, büyüklerimin kitaplarını aldım. Bu daha çok kitap değiştokuşu şeklinde oluyor. Ozan Akif'in dediği gibi biri gelip "Bizim oğlan, hadi kitapları trampa edelim," diyor mesela. Bakıyoruz yazılarımıza, zihnimizde tartıyoruz vs.

Bu yıl iki fuarda, ikişerden dört gün boyunca tanıştığım yazarlardan aldığım kitaplar hakkında birkaç satır yazmak istedim.

Bu arada henüz bu kitapların hepsini okumadım. Hüseyin Gökçe ağabeyin, kuzenim Zafer Adak'ın kitaplarını bitirdim. "Sultan Gelin"e başladım, epey okudum standda beklerken, diğer kitaplardan ise bölümler, parçalar okudum.

"Yaşadım ve Yazdım" Hüseyin Gökçe'nin anıları. Çok gezmiş, çok ilginç şeylere tanıklık etmiş Hüseyin Abi, birçok meşhurla arkadaşlığı, yarenliği olmuş. Kitabı, Denizli tarihi, özellikle Denizli basın tarihi ve genel olarak basın tarihi açısından da önemli bir kaynak. Birçok ibretlik olay var kitapta. Beni en çok etkileyen karelerden biri Demirel'le ilgili ayrıntı oldu. Çankaya Köşkü'nde kocaman bir davet masası varmış. Misafirler ağırlanıyormuş. Güzel de bir örtüsü varmış bu masanın. Ama pek bilinmese de ortasında bir yama varmış örtünün. Demirel o yamanın üstüne çiçek filan koyduruyor, israf olmasın diye örtüyü değiştirmelerini istemiyormuş. Bu israf hassasiyeti çok etkiledi beni, rahmetliyi öyle bilmezdim. Hüseyin Abi sadece yerel değil ulusal basında da önemli görevler üstlenmiş. Bazı kitapları çok satanlar listelerine girmiş zamanında. Mesela benim çocukken bazı sayılarını zevkle okuduğum Tercüman Çocuk dergisini o yönetmiş bir ara. Tercüman Çocuk'u hiç satın almadım bu arada. Abilerimden kalan sayılar olmalı okuduklarım. Ben ortaokulda şehre inince dergi alma imkanı buldum. Türkiye Çocuk'u pek kaçırmazdım. Arada Can Kardeş de alırdım.

Hüseyin Bey, amcamın okul arkadaşıymış. Bundan daha önce bahsetmiştim. İkisi de hayırla ve özlemle anıyorlar birbirini. Ama kitaptan öğrendiğime göre rahmetli Salih Zeki Abinin de okul arkadaşıymış.  Bir daha bir araya geldiğimizde ondan da konuşmak isterim. Salih Abiyle uzun birlikteliğim yok ama birkaç kez görüştük ve benim için değerli bir insan. Hatta vefatını öğrenince o sırada basım aşamasında olan Firuze adlı romanımı ona ithaf etmiştim.

Zafer Adak bu yıl yeni bir kitabıyla geldi fuara. Sözyaşı. Kitabın adı güzel bir buluş. Lirik bir çağrışım. Zafer Abi yanımda duruyor, bir genç kadın hızla geçiyordu önümüzden, yanındaki arkadaşa "Ben şiiri sseverim, bu kitap adı için bile alınır," dedi ve kitabı aldı. Güzel şiirler var kitapta. Mesela bir şiirin adı da "Düş Kırığı" o da kitap ismi olabilirdi. İyi bir buluş.

"Zerreden Kürreye Aşk", Bilal Tekin'in şiir kitabı, nam-ı diğer Sırlıses'in. Acıpayam'da bir gün yanyana oturduk. Çok ortak tanıdığımız var. Halk edebiyatından, tekke edebiyatından besleniyor. Herkesle dost, bütün yazarların arkadaşı. Sohbeti muhabbeti koyulttuk epey Bilal Beyle. Ama fazla bahsetmeye gerek yok şimdi. Adı üstünde Sırlıses adam, faş etmek olmaz. Bu arada abi diyeceğim kendisine, çünkü benden iki yaş büyük.

"Çoban Yıldızı", Ali Mengi'nin şiir kitabı. Güzel şiirleri var. Ali Bey Dodurgalı, kaynanamın ilkokuldan sınıf arkadaşıymış. Hoşsohbet bir büyüğüm. Dostluğumuz devam edecek inşallah.

"Gel Desen", Şule Yapucu'nun şiir kitabı. Şule Hanım, babasını çok seven, babasına hayran bir kız çocuğu olarak yer etti zihnimde. Şiirle meşgul olan herkes biraz çocuk kalmaz mı zaten. İçindeki çocuk değil midir koca koca insanlara şiir yazdıran. Şiirlerinden böyle bir izlenim edindim. Birgün düzyazıya yönelir ve babasını ve elbette başka anılarını anlatırsa zevkle okurum. Bir de çok sevaplı olduğunu düşündüğüm mesleği var Şule Hanım'ın. Hasta bakımı yapıyor. Kim bilir belki gözlemlerini, beraber vakit geçirdiği büyüklerden duyduklarını da konuşma fırsatı buluruz.

"Ozanın Dilinden Sazın Telinden" Ozan Akif'in kitabı. O hem çalıp hem söylüyormuş. Epey türkü yakmış. Kitabı da kalın olmuş dolayısıyla. Kitap "trampasında" ona Yollar El Etmese'yi verdim. Ölçülü ve köy konulu diye onu sevebileceğini düşünmüştüm. Ama Akif Abi biraz aldatılmış hissetti kendini. Benim kitap çok ince çünkü. İşin doğrusu kötü bir niyetim yoktu.

"Güz Esintileri", diğer Dodurgalı büyüğüm Hasan Hüseyin Akyol'un şiir kitabı. Öğretmenlik ve müfettişlik yapmış Hüseyin Öğretmen. O aslında geçen yıl verdi kitabını ama daha önce vermese bu yıl verirdi. Daha önce bahsetme fırsatı bulamadım sanırım. Onun da çok değerli anıları vardır bence. Özellikle eğitimci olarak yaşadığı ilginç olayları okumak isterdim. Keşke yazsa, yayımlasa. Ayrıca Facebook'ta meşhur şiirler ve şairler hakkında bilgi paylaşıyor Hasan Hüseyin Öğretmen.

"Sakin Belde", adaşım Hüdayi Türköz'ün ikinci kitabı. Geçen yıl Denizli'de bu yıl da Acıpayam'da birer gün beraber oturduk fuarlarda. O da öğretmen, eğitimle ilgili tecrübelerini paylaştığı üçüncü kitabı da çıktı ama fuara yetişmedi. Sakin Belde'de köyünü, köyünün tarihini, anılarını vs. anlatmış. Resimlerle süslenmiş güzel bir kitap. Ben yeni hitabını da merakla bekliyorum. Gelecek yılın fuarını beklemeden bir yerde buluşuruz, bana kitabını verir diye ümit ediyorum.

"Sultan Gelin", Mehmet Akdağoğlu'nun kitabı. Güçlü bir kadının çocuklarıyla beraber hayata tutunma hikayesi. Mehmet Bey er öğretmen olarak Kolak'ta çalışmış. Yolu köyümüzden geçmiş meslektaşımızla epey konuştuk. Öğretmenliğinin ilk yılları olduğundan belki, Kolak onun hayatında da önemli bir yere sahip. 

Bu yıllık bu kadar. Bir şekilde yazıyla ilgilenen insanlarla tanışmak, sohbet etmek güzeldi.



Yorumlar

  1. Hüdayi Bey, hem bu güzel yazı hem şahsıma yönelik yorumlarınız için kalbi teşekkürlerimi sunuyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar