Allah'ın kıtlığı geldi! (Ah Ben / Denizli Günlüğü)
7 Ekim, Pazartesi
Sezai Karakoç’un Kar Şiirinde geçen “Allah kar gibi gökten yağınca” dizesini ilginç bulur ama okurken doğrusu biraz tedirgin de olurdum. Bu bir şathiye mi sayılmalı, böyle denir mi, gibi düşünceler geçerdi aklımdan.
Yazın köyde kardeşimin balkonunda rastladığım ve konusu ilgimi çektiği için okumaya başladığım kitabın sonlarındaki bazı cümleler tekrar o dizeyi hatırlattı. Allah somut bir şey gibi cümle içinde kullanılabilir mi, kullanılırsa bundan ne anlamak lazım?
Kitap, bir sufinin menkıbelerini anlatan ilk kitaplardan biriymiş, adı Esrarü’t-Tevhid. Kitabın hayatını anlattığı sufi Ebu Said Ebu’l-Hayr, yazarı da sufinin torunlarından Muhammed bin Münevver.
...
Kitabın sonlarında şeyhin vefatından önce yaptığı hazırlıklar anlatılıyor. Bin ay yaşayacağını söylüyor müridlerine, bu da seksen üç yaş demekmiş. Sonra vasiyetleri, öğütleri anlatılıyor, işte dediğin cümleler orada geçiyor. Önce bir ayet okuyor: "Biz Allah’a aidiz ve biz ona döneceğiz, bunda şüphe yok” (Bakara 156) Sonra da aynen şöyle diyor şeyh: “Allah’ın kıtlığı geldi! Allah’ın kıtlığı geldi! Allah’ın kıtlığı geldi! Bundan evvel ekmek ve su kıtlığı vardı. Şimdi Allah’ın kıtlığı geldi!”
İlginç bir kitap, şeyh gençliğinde çok ağır riyazetler yapıyor, korkunç çilelerden geçiriyor nefsini, belli bir yaşa gelince artık çileyi bırakıyor, halk içinde, müritleriyle birlikte yiyor içiyor. Güzel kokulardan, tütsülerden, müzik ve şiirden hoşlanan bir sufi Ebu Said. Yazdığı iddia edilen ciltler dolusu şiir var ama kitapta o şiirlerin onun yazdığı değil, sohbetlerinde okuduğu, naklettiği şiirler olduğu söyleniyor. Muhtemelen Mevlana'ya aitmiş gibi meşhur olan ama aslında Ebu Said'e ait olduğu iddia edilen "Ne olursan gel" rubaisi de onun değil. Bununla birlikte o rubaiyi her iki pir okumuş olmalı. Her neyse...
Ölmeden önce gençliğinde çile çektiği kırları dolaşması, ağaçlarla taşlarla vedalaşması da etkileyiciydi.
Son zamanlarda üzerinde çalıştığım konuyla ilgili bazı bilgiler de öğrendim kitaptan, kitabın müellifi Muhammed b. Münevver, Merv’de Sultan Sancar’la görüşmüş. Görüştüğü dönem Şeyh Hemedani ve Ahmet Yesevi de Merv’de ikamet ediyorlar, eğer o sırada şehirde iseler, onlarla da görüşmüş olması muhtemel. Hem Hemedanî’nin hem Gazzali’nin şeyhi olan zat, Ebu Said’den ders almış. Bir de böyle ilgi var aralarında.
Yorumlar
Yorum Gönder