Bir Vazo ve Balkonda Saksılar (Ah Ben / Denizli Günlüğü)
9 Eylül, Pazartesi
Okullar açıldı, öğrenciler, öğretmenler heyecanlıdır belki. Bende bir hüzün. Daha çok sonbahar olabilir sebebi, öyle ümit ediyorum. Haftasonu köydeydim. Güngör Amcam aramızdan ayrıldı diye, onu son yolculuğuna uğurlayalım diye gitmiştik. İyi insanlar, anıları süsleyenler bir bir gidiyor. Rahmetli de uzun, tatlı anlatıların insanıydı. Fehmi Abisi gibi bir tahkiye ustasıydı. Yan yana yatıyorlar şimdi.
Köyde, Fatoş’un balkonunda oturuyoruz, Kadir Abim sanki kendi kendine soruyor. “Nasıl oluyor acaba? Birbirinden haberi oluyor mu gidenlerin? Mesela babam, ‘Ee, bizim oğlan, sen de gelivdin mi?’ demiş midir?” Belki demiştir. Kim bilir?
*
Sabah niyetim evden okula gidenlere kahvaltı hazırlamaktı. Ben kalkamadan yiyip gitmişler. Benim bir yere gittiğim yok. Sekiz yıl önce son kez gitmiştim. Yine eylüldü. Pazartesi ilk derslere girecektik. Ayın altısı mı yedisi mi, o gün dört saat dersim vardı. Sanırım üçüncü dersten sonra çağırıp son derse girmeme gerek olmadığını söylediler. Öğrencilerle tanışıyor, dersi nasıl işleyeceğimizi konuşuyorduk. Acaba o son derse kim girdi de “Hocanız artık gelmeyecek,” dedi? Bunu nasıl ifade etti?
Fatoş sabah balkonundan çiçek paylaşmış aile grubunda. Hep orada duran, çiçekleri yenilenen bir kavanoz. Hayata tutunmaya çalışan güzellik. Her şeye rağmen. Öğrencilere başarılar dilemiş. Ben o resme bakarken google fotoğraflar bir fotoğraf hatırlattı. Yedi yıl öncesinden. Yine çiçek. Çiçek dolu bir balkon. Anam hastalanmış, babam da iyi değil. Acıpayam’da ev tutup taşıyoruz onları. Köydeki balkon çiçeklerini de Acıpayam’daki balkona aktarmışız. Acıpayam'da Gayret Apartmanı, zemin kat. Büyük bir göç. Sonraki daha büyük göçlerin öncüsü bir bakıma. O iki çiçekli resmi ve sabah grupta geçen muhabbeti not etmem gerektiğini düşündüm günlüğüme. Gruplarda, mesajlarda akıp gidiyor güzel cümleler. Belki en azından günlüğe aktararak bağlamak lazım, birkaç soluk fazla yaşasınlar diye. Önce balkondaki vazo. Bugüne ait, içinde umut olan cümleler. Sonra çiçekli balkon, yedi yıl öncesinden. O balkonla ilgili Arife’nin paylaşımları:
“Bir umutla yerleştirmiştik bu evi. Anam iyileşecek bu balkonda
oturacak, bu çiçekler ve yan evden arada kafasını uzatacak Yunus ve yengem ona nispeten bu taşınma işini sevimli gösterecekti.
Bir de en yeni, en güzel ayakkabısını getirmiştim yarı umutla köyden. Belki gezenleyebilirdi bile…
Öyle bir şey işte bu umut. Ama yine de iyi ki yokluyor arada bir.”
Güya cevap veriyorum ama kafa bir milyon.
“Dün de minibüsle köyden çıkma fotosu vardı, çok hüzünlü geldi paylaşmadım.”
Arife:
“Ben öyle bir an hatırlamıyorum, ne minibüsü? Bana atsana özelden.”
Ben:
“Kamyonet diyecektim minibüs yok, unut.”
Arife:
“Heee, tamam.”
Ben:
“Kelimeleri karıştırıyorum, halim hal değil. Kelekçi’de de canım çok pis soda çekti, gazoz demişim, istemeye istemeye gazoz içmek zorunda kaldım.”
İçim yanmıştı gerçekten, kahvaltıda şekerli şeyler yemiştim, teskin edecektim midemi; üstüne şekerli zafer gazozu içtim, doğru kelimeyi seslendiremediğim için.
Fatma:
“Patlat bir roman. Kelimeler yerli yerine gelsin.”
Roman patlatma, üç beş gün önceki bir sohbete gönderme. Arife az önceki konuşmasına devam ediyor. Demek ki nokta değil, virgül koymuşmuş:
“Sonra bir gün bu çiçeklerden birinden dal istedi Dudu abla, ‘Saksısıyla al git gızım, ben çiçeee n'apaan’ dedi, benim içimde bir şeyler çıtırt... Moralim bozulmuştu, o balkonu dizme hevesimden mi nedir…”
Arife, bu sefer roman patlatma teklifiyle ilgili konuşuyor:
“Roman değilse de bir hikaye ya da deneme yazsan da okusak. Fatma Can'ın az önce paylaştığı masayla başlasa mesela. Sabah güneşi, kahkaha çiçeği, hüzün… Ama illa biraz umut olsun içinde. Her şeye rağmen bardağa birkaç allı morlu koyulmuş. Biraz umut var, biraz estetik bir bakış hayata. Çokça yalnızlık... Orta yaş hüzünleri, dünya ahvali, yanımızdan teğet akıp giden hayat. Belki paralel daha doğru. Mümkün mertebe dokunmamaya çalışıyoruz akıp gidene.”
Ben:
“Sen yazdın bile.”
Evet, bu paragraf yetmez mi, üstüne ne ilave edeyim…
Yine içinde çokça hüzün bıraktığın bir yazı,vazoda ki çiçeklerden bile bir sürü şeyler dile getirebilen kıymetli bir insan ve kardeşleri...Hep varolun,iç sesleriniz mutluluk yazilarina dönüşsün,o balkon ve ve balkondaki vazolar hiç boş kalmasın,kalemine sağlık,mutlu yarınlar...
YanıtlaSil