Sarı Çiçekli Söyleşi / Orazmyrat MYRADOW
Çalakalem Notlar
Sarı Çiçekli Söyleşi
Dün, yaşadığı yer uzakta olsa da yüreğe yakın olan Türkiye Cumhuriyeti’nden (Biraz resmi mi oldu bu?) dostum, can gibi bir Allahlık adam Hüdayi Can’ın internetteki sarı çiçeklerle ilgili notunun ilk iki satırına gözüm düştü. Ne var ki tamamını okuyamadım. Yine de yorum kısmında “Sarı çiçeklerin söyleşisi diye bir şey yazsana!” dedim. O da cevap yazdı “Ayrı bir yazı yazmadıysam da günlüklerimde, denemelerimde vardır sarı çiçek bahsi,” diye. Cevabıyla birlikte sözleri XVI. asırda yaşayan Pir Sultan Abdal adlı sufi şaire ait olan “Sordum Sarı Çiğdeme” şarkısının bağlantısını gönderdi. Şarkıyı hemen telefonuma yükledim. O andan beri geçen 10-12 saat içinde parçayı belki 100 kez dinlemişimdir. Şimdi de kafamın içinde o şarkının melodisi yankılanıyor. (Belki de şimdi bu satırların arasına düşüyordur şarkının sözleri.) Bu ezginin zihnimde yankılanmasını hatta iş yerimin kapısına gelip aracımdan indiğim yerde kapıdaki korumanın kimlik sorması bile durdurmadı. Koruma, içine bilgisayarımı kitaplarımı koyduğum çantama da bakmak istedi sanki. Ama bakmadı. İçimden ona “Şimdi yoluma çıkmasan, zamanın akışını durdurmasan, düşüncemi bölmesen sorun yok,” dedim.
Sarı Çiçekli Söyleşi
Dün, yaşadığı yer uzakta olsa da yüreğe yakın olan Türkiye Cumhuriyeti’nden (Biraz resmi mi oldu bu?) dostum, can gibi bir Allahlık adam Hüdayi Can’ın internetteki sarı çiçeklerle ilgili notunun ilk iki satırına gözüm düştü. Ne var ki tamamını okuyamadım. Yine de yorum kısmında “Sarı çiçeklerin söyleşisi diye bir şey yazsana!” dedim. O da cevap yazdı “Ayrı bir yazı yazmadıysam da günlüklerimde, denemelerimde vardır sarı çiçek bahsi,” diye. Cevabıyla birlikte sözleri XVI. asırda yaşayan Pir Sultan Abdal adlı sufi şaire ait olan “Sordum Sarı Çiğdeme” şarkısının bağlantısını gönderdi. Şarkıyı hemen telefonuma yükledim. O andan beri geçen 10-12 saat içinde parçayı belki 100 kez dinlemişimdir. Şimdi de kafamın içinde o şarkının melodisi yankılanıyor. (Belki de şimdi bu satırların arasına düşüyordur şarkının sözleri.) Bu ezginin zihnimde yankılanmasını hatta iş yerimin kapısına gelip aracımdan indiğim yerde kapıdaki korumanın kimlik sorması bile durdurmadı. Koruma, içine bilgisayarımı kitaplarımı koyduğum çantama da bakmak istedi sanki. Ama bakmadı. İçimden ona “Şimdi yoluma çıkmasan, zamanın akışını durdurmasan, düşüncemi bölmesen sorun yok,” dedim.
… Evden çıktığımdan beri o şarkıyı yol boyu dinledim. Arabada müziği çoğu zaman telefonumdan dinliyorum bugünlerde. İşin güzel tarafı, bu parçayı iki kez kaydetmişim. Bir başka güzel tarafı, telefonda dinlediğim parçayı kolumdaki saati kullanarak tekrar çalabiliyorum. (Yoldan dikkatim dağılmıyor bu sayede.) Şarkı iki kez okunup bitiyor, saatimdeki geri sarma düğmesine iki kez basmam yeterli, yeniden iki kez daha dinlemek mümkün böylece…
Evle iş arasında yol üstünde mezarlık var. Her seferinde onun yanından geçerken eğer müzik dinliyorsam bir süre duraklatıp, bildiğim surelerden okurum, kabirlerde yatanlara, ahirete göçenlere dua ederim. Ama bu kez şarkıyı durdurmadım. Çünkü bu şarkı da dua gibi güçlüydü. Hatta kara toprağın altındakiler için daha etkileyici olacak gibiydi. Bu düşünceye gelmeme sarı çiğdemin yer altında kışladığını, orada kudret lokmasıyla beslendiğini söylemesi neden olmuştur belki…
… Yol üstündeki mezarlıklar “Unutma!” deyip, beni ikaz ediyor sanki…
Sık kullandığım yollarda epey mezarlık var. Bu dediğim yanından geçip geldiğim mezarlık yolla aynı hizada. Bir diğerinin yanında yüksek bir köprü var, kabirlerin yanından yukarı tırmanıp geçip gidiyorum. Bir diğerinin denginde altgeçit var. Oradan geçerken mezarlıkta yatan rahmetlilerden de aşağı iniyorum. Bu da beni düşündürüyor. Bahsettiğim şarkıda çiğdem benzinin sarılığını Hak korkusu çekmesine bağlıyor. Bu inişli yokuşlu yoldan günde bir iki kez geçmek de benzini sarartmak için yeterli olmalı sanırım. Ama onlar her ne kadar “Unutma!” deseler de zihnimiz şaşırtıcı derecede küt olsa gerek. Anında unutuyoruz.
Kafamda bu düşünceler, bunları da unutmadan, alelacele iş yerime ulaşıp, mesai başlamadan defterime not ederim diye gelirken, niyetim içime doğan bazı soruları sormak için kurumun avlusundaki sarı çiçeklerin yanında biraz oyalanmaktı. Ama koruma dikkatimi dağıttığı için oyalanmadan geçip gitmişim çiçeklerin yanından. Hiç değilse, pencereden bir bakayım deyip (doğru söylüyorum, gerçekten) camın önüne vardım. Topak topak sarı çiçekler işte orada. Hepsi de yüzlerini kıbleye dönmüş. Sonra onlar ibadette olsa gerek, rahatsız etmeyeyim düşüncesiyle hiçbir şey demedim. Şarkıdaki o dervişle sarı çiğdem çiçeğinin yüz yüze söyleşisinde benim aklıma gelebilecek soruların hepsine cevap var zaten diyerek bir kez daha o şarkıyı dinlemeye karar verdim. Çünkü işin başlamasına henüz altı dakika vardı. Saat 8.54. Bu süre içinde onu iki kez daha dinlemek mümkün. Şarkıyı dinlemek için düğmeye bastım ve dua gibi güçlü bu ezginin bağlantısını gönderen can dostuma alkış okudum.
Orazmyrat MYRADOW
Türkmenistan «Nesil» Gazetesi 16.11.2021
Evle iş arasında yol üstünde mezarlık var. Her seferinde onun yanından geçerken eğer müzik dinliyorsam bir süre duraklatıp, bildiğim surelerden okurum, kabirlerde yatanlara, ahirete göçenlere dua ederim. Ama bu kez şarkıyı durdurmadım. Çünkü bu şarkı da dua gibi güçlüydü. Hatta kara toprağın altındakiler için daha etkileyici olacak gibiydi. Bu düşünceye gelmeme sarı çiğdemin yer altında kışladığını, orada kudret lokmasıyla beslendiğini söylemesi neden olmuştur belki…
… Yol üstündeki mezarlıklar “Unutma!” deyip, beni ikaz ediyor sanki…
Sık kullandığım yollarda epey mezarlık var. Bu dediğim yanından geçip geldiğim mezarlık yolla aynı hizada. Bir diğerinin yanında yüksek bir köprü var, kabirlerin yanından yukarı tırmanıp geçip gidiyorum. Bir diğerinin denginde altgeçit var. Oradan geçerken mezarlıkta yatan rahmetlilerden de aşağı iniyorum. Bu da beni düşündürüyor. Bahsettiğim şarkıda çiğdem benzinin sarılığını Hak korkusu çekmesine bağlıyor. Bu inişli yokuşlu yoldan günde bir iki kez geçmek de benzini sarartmak için yeterli olmalı sanırım. Ama onlar her ne kadar “Unutma!” deseler de zihnimiz şaşırtıcı derecede küt olsa gerek. Anında unutuyoruz.
Kafamda bu düşünceler, bunları da unutmadan, alelacele iş yerime ulaşıp, mesai başlamadan defterime not ederim diye gelirken, niyetim içime doğan bazı soruları sormak için kurumun avlusundaki sarı çiçeklerin yanında biraz oyalanmaktı. Ama koruma dikkatimi dağıttığı için oyalanmadan geçip gitmişim çiçeklerin yanından. Hiç değilse, pencereden bir bakayım deyip (doğru söylüyorum, gerçekten) camın önüne vardım. Topak topak sarı çiçekler işte orada. Hepsi de yüzlerini kıbleye dönmüş. Sonra onlar ibadette olsa gerek, rahatsız etmeyeyim düşüncesiyle hiçbir şey demedim. Şarkıdaki o dervişle sarı çiğdem çiçeğinin yüz yüze söyleşisinde benim aklıma gelebilecek soruların hepsine cevap var zaten diyerek bir kez daha o şarkıyı dinlemeye karar verdim. Çünkü işin başlamasına henüz altı dakika vardı. Saat 8.54. Bu süre içinde onu iki kez daha dinlemek mümkün. Şarkıyı dinlemek için düğmeye bastım ve dua gibi güçlü bu ezginin bağlantısını gönderen can dostuma alkış okudum.
Orazmyrat MYRADOW
Türkmenistan «Nesil» Gazetesi 16.11.2021
Yorumlar
Yorum Gönder