Şapkadan Çıkan Satırlar VIII

Şapkadan Çıkan Satırlar*

*

Hısım akraba içindeydik çocukken,
Sonra yeni akrabalar doğdu, yeni hısımlar geldi uzaktan…
Yine de mesela benim babam,
Doğduğum günü tahrir etmedi Mushaf'ın kenarına.
Belki haberi yoktu öyle adetten, belki önemi yoktu günün ayın.
Günlerle değil mevsimlerle bölüyorlardı belki zamanı, -doğrusu bu olmalı-
İşte ekim zamanı, işte hasat, bağ bozumu…
Sonra üç kuruş kazanmak için yorganı omuzlayıp
Gurbete gitme mevsimi…
Böyleyken üç beş yıl önce Mushaf'ın arasında 
Bir kağıt buldum el yazısıyla.
Ne zaman hatmettiğini yazmış Kelamıkadim’i defalarca
Şu tarihte bitirdim ve aynı gün yeniden başladım diye diye.

*

Yağmur yüklü bulutlar gibi,
Esenlik ekmek için toprağa…
Tanrının günü darıdan çok.
Öyle bir gün bekliyorum Tanrım,
Esenlik yüklü bulutlar gibi,
Çileyip kalan, rengi değişene dek çölün,
Gönüldeki, vicdandaki…

Öyle bir gün, görklü Tanrım!

*

“Türkmen kızı katarlamış mayayı
Aşıp gider şu karşıki kayayı”
… Bir sipsi sesi ve Yörük göçü yaylaya,
Heybede kuzular, ilk kez görecek yayla çiçeklerini,
Çiçekler kuzuyu… selam sabah…
Şehirde okuyan kız da yayla yolunda…
İçinde ikilem:
Yokluk yoksulluk mu bu göç, -hani, okudu kurtuldu denecek-
Yüceltilen duruluk mu? Doğanın saflığı, doğada yaşayan insanın…
İçinde bir sarkaç, coşkuculuk gerçekçilik arasında
Gider gelir, gider gelir…

Yengesi nereden bulmuş o canfes yeleği, amcanın başında sarı kulak sargısı…
Heybede kuzular, karşı gerişten sipsi sesi, keçi çanı…
Sonra bir türkü, ilerden göçün başından,
Yatılı okulda da bu türküyü çağırırdı hafif sesle ranzada;
“Atmış çilbirini pıynar dalına
Kalemi diviti de almış eline…”

--------------------
*Bu dediğim, çintemani desenli bir göz bağcı şapkasıydı.

Yorumlar

Popüler Yayınlar