Selam Sırfâş // Mülksüzler

2 Nisan, Pazartesi

Birkaç gündür boğazım ağrıyor. Eskiden beri olur ara sıra. Öğretmen hastalığıdır. Ama bugünlerde çok az konuşuyorum aslında. Şimdi durup dururken niye ağrıyor anlamadım.
Bu arada bir kitap okudum. Ursula K. LeGuin / Mülksüzler. Başta metne girmekte biraz zorlandım. Dili biraz dikenli gibi geldi. Sonra açıldı. Bu arada sanki pek bilim kurgu romanı okumadığımı fark ettim. Şöyle bir düşündüm. Çocukken okuduğum bazı Jules Verne kitapları haricinde aklıma pek bir şey gelmedi.
Kitap “Bir duvar vardı.” cümlesiyle başlıyor. Duvar metaforu sonuna kadar yeri geldikçe irdelenen bir kavram olarak metin boyunca karşımıza çıkıyor. Başta bu duvarın Rousseau’nun “Bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip ‘bu benimdir’ diyen ve ona inanacak denli saf başkalarını bulan ilk insan”ının çiti olduğunu düşündüm. Ama bununla beraber daha başka anlamları da var duvarın. Zihnimizdeki duvarlar belki daha öne çıkıyor. Önemli geldi bana. Anarşi üzerine düşündüm. Üzerinde düşünülmesi gereken bir konu sanırım. Zihin açıcı yanları vardı. Kitaptan bir iki cümleyi buraya kaydetmek istiyorum.
“Geri dönmeyen, ya da haberini iletecek gemileri göndermeyen kâşif, kâşif değildir, olsa olsa bir maceracıdır; oğulları da sürgünde doğar.”
“Düşünceler baskı altına alınarak yok edilemez. Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir. Düşünmeyi reddederek - değişmeyi reddederek.”
“İnsanı delirten gerçeğin dışında yaşamaya çalışmak oluyor. gerçek dehşet verici. İnsanı öldürebilir. Yeterince zamanı olursa kesinlikle öldürür.”
“Aslında hiç düşünmemek her zaman daha kolay. Şirin, güvenli bir hiyerarşi bulup yerleş. Değişikli yapma - onaylanmama tehlikesine düşme - iş arkadaşlarını rahatsız etme. Yönetilmeye izin vermek her zaman en kolay şey.”
“Araç amaçtır.”
“Barışa yalnızca barış yoluyla ulaşılabilir, yalnız adil eylemler adalet getirilebilir.”

Yorumlar

Popüler Yayınlar