Şapkadan Çıkan Satırlar IV
Şapkadan Çıkan Satırlar*
**
“Meserret çocukların, yalnız çocukların payıdır…”
Öyle mi demişti Fikret?
Payı sevinçken çocukların, işi büyümeyi beklemek.
“Ey güzel çocuk dinle”, diyeyim o zaman ben de.
Sözüm çocuklara değil aslında, ne var kişioğlu çocuktur her vakit,
Sevinç payını kimse ihsan etmiyor çocuğa, o kendi alıyor,
Sevinince gerçekten seviniyor çünkü,
gözünde gülücük, başında ayla,
Ağlarken de içten, sevinç mi, keder mi, çocukta sırayla.
Meserret çocukların payıdır ancak,
Öyleyse neden büyümeyi muntazır?
Yüzünde tebessüm, başında hâle,
Gülerken ağlamaya hazır,
Ağlarken gülmeye hazır.
**
Muhasır medeniyetler…
Muasır olmayacak mıydı o?
…bilmem öyle miydi?
Kimi zaman öyle kuşatılmış hissediyorum kendimi,
Muasır medeniyetten, necabet nutuklarından…
Muasırı muhasır okuyorum yanılıp
Necabeti cenabet…
Her şeyde meyanı ararken meyancıya rastlamak…
Meyan kökü, aç fareler, çelik çomak…
**
Gagasıyla yolup pörsümüş kanatlarını,
Kırk bir yıllık pençelerini sökebilirse,
Yeni bir hayata mazhar olacakmış
Yalçın kayalar sakini kartal.
Artık oruçla mı olur, bir kovukta inzivayla mı,
Yoksa adını anmakla mı, birbirinden güzel adlarını?
Orası meçhul...
Bildiği şu:
Vatan, millet, Sakarya… dedikleri,
Sakaraya almakmış milleti.
Millet de zaten eğirdiğini yüne değişmekteymiş,
İki ileri bir geri,
Bir ileri iki geri…
--------------------
*Bu dediğim, çintemani desenli bir göz bağcı şapkasıydı.
**
“Meserret çocukların, yalnız çocukların payıdır…”
Öyle mi demişti Fikret?
Payı sevinçken çocukların, işi büyümeyi beklemek.
“Ey güzel çocuk dinle”, diyeyim o zaman ben de.
Sözüm çocuklara değil aslında, ne var kişioğlu çocuktur her vakit,
Sevinç payını kimse ihsan etmiyor çocuğa, o kendi alıyor,
Sevinince gerçekten seviniyor çünkü,
gözünde gülücük, başında ayla,
Ağlarken de içten, sevinç mi, keder mi, çocukta sırayla.
Meserret çocukların payıdır ancak,
Öyleyse neden büyümeyi muntazır?
Yüzünde tebessüm, başında hâle,
Gülerken ağlamaya hazır,
Ağlarken gülmeye hazır.
**
Muhasır medeniyetler…
Muasır olmayacak mıydı o?
…bilmem öyle miydi?
Kimi zaman öyle kuşatılmış hissediyorum kendimi,
Muasır medeniyetten, necabet nutuklarından…
Muasırı muhasır okuyorum yanılıp
Necabeti cenabet…
Her şeyde meyanı ararken meyancıya rastlamak…
Meyan kökü, aç fareler, çelik çomak…
**
Gagasıyla yolup pörsümüş kanatlarını,
Kırk bir yıllık pençelerini sökebilirse,
Yeni bir hayata mazhar olacakmış
Yalçın kayalar sakini kartal.
Artık oruçla mı olur, bir kovukta inzivayla mı,
Yoksa adını anmakla mı, birbirinden güzel adlarını?
Orası meçhul...
Bildiği şu:
Vatan, millet, Sakarya… dedikleri,
Sakaraya almakmış milleti.
Millet de zaten eğirdiğini yüne değişmekteymiş,
İki ileri bir geri,
Bir ileri iki geri…
--------------------
*Bu dediğim, çintemani desenli bir göz bağcı şapkasıydı.
Yorumlar
Yorum Gönder