Selam Sırfâş (3 Kasım)

3 Kasım, Pazar

Cuma günü hafif yağmur çiseliyordu sabah. Bike’ye bir yürüyüş yapalım mı dedim. Çıktık. Yollarda sonbahar. Çınarlı bir yoldan parka, oradan her zaman geçtiğimiz yolların bir üst sokağını, sonra tekrar yan sokakları takip ederek Mevlevihane’nin yanına çıktık. Her zaman gittiğimiz yolda küçük değişiklikler yapmak daha iyi hissettirebiliyor bazen. Bunu düşündüm. Sonra yağmurdan olmalı bazı serviler reçine kokusuyla mest etti bizi. Dönüşte iki taze bazlama aldık. Ama yemedik. Araya başka yemekler, ekmekler girdi sanırım. Bugün ısıtıp yedik o gün aldığımız sıcak bazlamaları.

Dün de Alpsarı’ya gittik. Sonbahar yapraklarının dökülüşünü izlemek için. İzledik. Hava serindi. Bizden başka haniyse kimse yoktu göletin yanında yöresinde. İşte öyle. Günler de dökülüp duruyor yapraklar gibi ömrümüzden. Elden ne gelir? Aysona dosyasına artık yeter dedim. Son okumayı yapıp basılmasını arzu ettiğim beş yayınevine gönderdim. Ümidim var mı? Pek yok aslında ama içimden geleni yaptım bu sefer. Kim basar, nerede basılır diye düşünmedim hiç. Ben nerede basılsın istiyorum, diye düşündüm. Reddederlerse veya bakmazlarsa yapacak bir şey yok. Ben denedim, gönderdim derim. Bence Aysona en iyileri hak ediyor.

Haber havadis bu kadar. Sırfaş’ın kulağına fısıldadığım bu haberleri belki yıllar sonra kendim dinler, demek öyle düşünmüşüm, öyle yapmışım, ne kadar naifmişim o yaşta bile, derim.

Bike zaten çok çalışmıyordu da son günlerde bir gevşeklik, boş vermişlik. Bir şey de diyemiyorum. Ben daha beterdim çünkü o dönemimde. Tam da bu aylardaydı sanırım dershaneyi bırakmış, test kitaplarının kapağını bir daha açmamak üzere kapatmıştım. Onun toparlamasını umuyorum yine de. Ucunda ölüm yok ama iyi bir üniversite bazı şeyler katabilir insana. Aslında tam emin olamıyorum bundan da. Emin olamayınca da… Ne katar? Ne kime ne katar, ne kimden ne götürür… Kime göre, neye göre… Göz göre göre gireceğiz gö:re. Falan, filan…





Yorumlar

Popüler Yayınlar